<?php bloginfo('title'); ?> - <?php the_title(); ?>

Gaziantep Dair Ne Varsa..


Gaziantep'e Dair Ne Varsa Bu Adres'de..

Hoş Geldin 3.140.197.130 >> Şu Kadar 66271 ziyaretci Vardı >> Bu Sayfa 159456 Kez Tıklandı >> Oldugun Ülke us >> Anteplice Derlemeler'da Bulunmaktasın >> Oldugun Sayfa //gaziantepliyem.tr.gg/Anteplice-Derlemeler.htm Adresi >> Gaziantep'e Dair Ne Varsa..
Site Map Contacts anasayfa

ANKET

Gaziantepteki hizmetleri nasıl buluyorsunuz?

POPÜler YAZILAR

Deneme yazı

Son Yorumlar

Deneme yazı

ARŞİVLER

Admin Paneli

CELED UŞAGLAR VİDO

FLATCAST TEMALARI

KABE-MEDNE CANLI İZLE

RADYOMUZ

Anket

Deneme yazı
  • Etİketler

    YARDIM ZAMANI

    reklam

    Dost Sİteler

    reklam reklam reklam reklam reklam

    Sitemizin Diger Dilleri


    Gaziantep - Antep - Antepli Fıkralar - Antepli Şiirler - Antep Resimleri

    Anteplice Derlemeler

    Gaziantep Turkuleri

    ANTEPLİCE DERLEMELER
     
     
    GAZİANTEPLİYEM

    GAZİANTEP DERLEMELER

    GAZİANTEP AĞZINDAN DERLEMELER

    - Aba altından değnek göstermek : Üstü kapalı sözlerle korku vermek, karşısındakine büyük bir zarar vereceğini dolayısıyla anlatmak.
    - Abaza kağıt şeşhane möhür : Güzel kağıt üzerinde gösterişli mühür. (Abaza : Kafkasyada yaşıyan bir kavimdir. Beyaz tenli ve yakışıklı olurlar. Abaza kağıt, parlak güzel kağıt demek olacaktır.
    - Acık Bucuk : Fena, karışık, okunmaz yazının vasfı; kargacık burgacık. (Bazen bu sözü çocuklar “acık bucuk şeytan cücük” şeklindede söylerler.)
    - Acından karnı kurlar, başında nergis parlar : Fakir olduğu halde süste ve lükste zenginlerden geri kalmıyan kimseler hakkında..
    - Aç alavan : Aç açına aç ve perişan olarak.
    - Adam sandık eşeği, altına açtık döşeği; baktık adam değilmiş, altından çektik döşeği : İlkin değeri var sanılarak saygı gösterilen, sonra insan olmadığı anlaşıldığından artık yüz verilmeyen kimse hakkında.
    - Berberliği benim başımda belliyor : Yeni başladığı çalışma alanında ilk tecrübeyi benim işim üzerinde yapıyor.
    - Bıldır ölmüş bir eşek gelin bu yıl ağlaşak : Arasından zaman geçmiş ve acısı unutulmuş bir haldir. O kadar önemlide değil. Buna şimdi acımanın yeri var mı?

    Ömer Asım Aksoy

    Gaziantep Ağzı Kitabından

    GAZİANTEP AĞZINDAN DERLEMELER;

    Aba altından değnek göstermek : Üstü kapalı sözlerle korku vermek, karşısındakine büyük bir zarar vereceğini dolayısıyla anlatmak.

    Abaza kağıt, şeşhane möhür : Güzel kağıt üzerinde gösterişli mühür.

    Acıdan karnı kurlar, başında nergis parlar : Fakir olduğu halde süste ve lükste zenginlerden geri kalmayan kimseler hakkında.

    Adı kulağına değmiş : Şöhreti etrafa yayılmış.

    Ağır canlı : Hantal, hareketi ağır ve yavaş.

    Ağzında ayran durmaz olmak : Çok bitkin bir hale gelmek.

    Ağzını döşürmek : Terbiyeye uymayan sözler söylemekten vazgeçmek.

    Aklı yılık : Aklı az kaçıkça, tahtası eksik.

    Alnına gün doğmak : İyi bir güne kavuşmak, bahtı açılmak, istediğine erişmek.

    Anamın aşı, tandırımın başı : Burası yurdum yuvam, rahat ettiğim yerdir.

    Anbel beter : Daha ziyade, daha beter.

    Baş ağır, kulak sağır : Konuşulanı işitmez, söyleneni anlamaz.

    Bargın badaşık mı? : Kalbin ona mı bağlı? Ondan ayrılamaz mısın?

    Başı göl, ayağı sel : Başı boş istediği gibi gezip dolaşıyor.

    Başına buturamak : Kendi başını yemek için taşkınlık etmek, kudurmak.

    Baş kahıncı : Bir kimsenin başkası tarafından “Vaktiyle sen şöyle yapmıştın” diye utandırılmasına ve rahatsız edilmesine sebep olan şey.

    Beli berk olmak : Güvenmek, emin olmak. Sonucu sağlam görmek.

    Bıroh çağırmak : Meydan okumak.

    Bir dahra vakti, bir mahra vakti Urum, Şam bir olur : Bir budama zamanında, bir de üzüm kesme zamanında gece gündüz bir olur. Bu yel böyle eser, bu yengeç de böyle kısarsa..

    Zaman ve ahval böyle fena ve aksi gittikçe.. : Canı teze. Az ağrıya, küçük sıkıntıya şakaya dayanamayan

    Cenah geçinmek : Zıt gitmek, geçinemeyip çekişmek.

    Cin cücüğü gibi çığırmak : Çocuklar, ince ve yüksek sesle bağırmak.

    Çapıt çirişi mi ?: O kadar çabuk bitecek bir iş değil.

    Çok görmüş, çoban oynatmış : Çok bilmiş, feleğin çemberinden geçmiş, kurnaz, kalleş kimse.

    Çirtim çirtim çirtinmek : Çok süslenip püslenmek.

    Dağ dayısı, tavşan ammisi : Bildiği gördüğü hısımı akrabası çok.

    Daldan eğme mi? Kökten sürme mi? : Sonradan mı bu hali kazanmıştır. İleriden berimi ve aslında mı böyledir.

    Direzin sökmek : İki yer arasında devamlı gidip gelmek, mekik dokumak.

    Düğüm çalmak : Düğümlemek, düğüm yapmak.

    Elden ayrıksı : Elaleme benzemez şekilde.

    Eli udumlu : Eli hünerli, eli işe yatar yakışır.

    Er günüzken : Akşam karanlığı basmadan.

    Et deyi kaptın balcan börkü çıktı : Değerli önemli sanarak ilgilendin, sonunda değersiz bayağı olduğunu anladın.

    Gafılın kadaya uğramak : Hiçbir şeyden haberi yokken, ansızın bir belaya, bir iftiraya uğramak.

    Gıcı gibi : Çok ufak. Gıcı gibi kar, gıcı gibi yazı.

    Gidişmiyen yerini kaşımak : Para harcayıp yapılması gerek olmayan bir iş yapmak.

    Hazırcaya hamıt : Kendisi çalışmadan başkasının çalışıp meydana getirdiğinden faydalanmak isteyen.

    Haşılı yumuşak işi mi kalıyor : Biraz ayrılmasıyla ziyan olacak bir işi yok ya.

    Hedede sedede geçmemek : Makbule geçmemek.

    Himi bir : Maksat ve amaçları bir.

    Ingılı mış, berk yapış : Ağır ağır ve gönülsüz şekilde yürüyen iş yapan kimsenin halini anlatmak için kullanılır.

    İşmar avarası : Harekete geçmek için küçük bir işaret bekleyen.

    Kabaklamayı yiyen gerdeğe girsin : İşin faydasını kim gördüyse sıkıntıya da o katlansın.

    Karrah etmek : İstediği şeyi çok vererek bir kimseyi bolluk içinde bırakmak.

    Kepir hış yatmak : Bir aradaki bir çok kimselerin hastalanarak hep beraber yatması.

    Lorunu peynirini görmemek : Faydalı ve değerli bir adam olduğu söylenen kimsenin faydasını veya değerini belirtecek bir işini görmemek.

    Mahana şahana : Bahane filan.

    Mamuru mest etmek : Noksanını koymamak, çok güzel iş yapmak.

    Marda bazar : Ölçmeden ve ayrı ayrı fiyat biçmeden , toptan bir fiyatla. Götürü.

    Mercimeği yanın yuvarlamak : Suyu yokuşuna akıtmak.

    Nazlı hanımın büzme çarığı : Çok nazlanan ve her şeyden çarçabuk alınan kimseler hakkında söylenir.

    Ne deve yürüsün, ne çan seslensin : Ortalığı gürültüye verecek şekilde hareket etmeyelim ki bundan doğabilecek olaylara yer kalmasın.

    Ne has? : Neden acaba ? Nasıl oldu da?

    Ne ölü görmüş ağlamış, ne düğün görmüş oynamış : Yol yordam bilmez. Dünyadan habersiz yaşamış.

    Ortalığı tahne pekmez etmek : Ortalığı karmakarışık etmek.

    Okta sapanda durmamak : Çok yaramaz ele avuca sığmaz.

    Öğünme çördük, seni de gördük : Öğünüyorsun ama, ne mal olduğunu daha evvel tecrübe ettik.

    Öksüz öldü, kanı sındı : Sebep ortadan kalktığından aradaki hısımlık, yahut ortaklık dostluk da sona erdi.

    Ölüsü gününde, tavuğu pininde : İşin vakti ve tavı iken.

    Övünü tayını bellisiz : Vakitli vakitsiz rast gele yemek yiyen.

    Özü dövmemek : Eli varmamak, kıyamamak.

    Pabucuna taş kaçmak : Rahatını bozacak bir olay ortaya çıkması.

    Paran börgünü (böğrünü) mü deliyor? : Sanki çok paran varda telef edecek yer mi arıyorsun?

    Peştamal ıslandı : Bu işe bulaşılmak istenmiyordu. Fakat bulaşıldı, olacak oldu. Artık çekingen durmanın manası kalmadı.

    Pisik de kavurga çiğniyor : O aciz de böyle önemli, başından büyük işlere karışıyor.

    Sadakayı saraydan çıkarmamak : Bir kimsenin elinde olan karlı bir işi, başkalarına kaçırmayıp, kendi yakınlarını faydalandırması.

    Safra sındırmak : Hafif bir kahvaltı etmek, açlığı azıcık giderecek bir şey yemek.

    Sandıktaki sırtına sepetteki boğazına : Hiçbir şey arttırıp ayırıp bir tarafa koyamaz, ne kazanmışsa neyi varsa hepsini yer, giyer.

    Say say da yerine taş koy : Filan kimsede şu kadar alacağım var, diye hesap ediyorsun. Bil ki eline bir şey geçmeyecek.

    Sen ekilirken ben göcektim : Beni atlamak istiyorsun ama ben senden daha kurnazım.Biz kaçın kurasıyız?

    Sıçra nalın parlasın : Ne fenalık yapabilirsen yap. Elinden geleni geri koyma.

    Sırısı mı soyuluyor? : Güzelliğine ve yaldızına zarar gelmez ya!

    Suhra savan : Baştan savma uydurma iş.

    Südüne, halibine : Sütüne vicdanına, soyluluğuna havale ediyorum.

    Süt hırası : Bebek iken anne sütünü uzun zaman veya bol ememediğinden cılız kalmış çocuk.

    Süyükten yitmek : Sonucu şüpheli ve hatta tehlikeli bir iş için başkasını öne sürüp seyrine bakmak.

    Tarma taht : Harap ve pejmurde bir halde.

    Tas yitmiş (yitti), curunu başına kaldır : Ortalık karma karışık bir hale geldi. Kimsenin kimseden veya işten haberi yok. Usul düzen kalmadı.

    Taş ergisi : Çok inatçı, sözünden ve yanlış fikrinden vazgeçirilemeyen kimse.

    Tat dışlık vermemek : Rahat huzur yüzü göstermemek.

    Tavşan yamaca geçti : İş işten geçti. Fırsat elden gitti. Düşman yenilmez hale geldi.

    Tok karnına dokuz topak küfte : Çiğ köfteyi yemeye tokluk engel olamaz.İnsan tok da olsa dokuz topak yer.(topak: yumruk büyüklüğünde sıkım)

    Tölebine gelmek : Bir kimse için uygun duruma gelmek, duruşu bakımından tutmasına kullanmasına uygun olmak.

    Umdum umdum, geri yumdum : Bu güzel şeyden elime geçer diye bekledim, durdum. Fakat sonra elime geçmeyeceğini anlayarak ümidimi kestim.

    Ut küşüm etmek : Birisini rahatsız etmemek için saygılı ve sıkılgan olmak.

    Üstüne gök gürlememiş : Hiçbir şeyi umur etmez, kaygısız.

    Vara varası, dura durası : Nihayet eninde sonunda.

    Ver yiyeyim, ört yatayım, bekle canım çıkmasın : Kendisi çalışmayan, başkasının kendisi için çalışmasını ve hizmet etmesini bekleyen tembel, yerinden kımıldamaz, işe yaramaz kimseleri anlatmak için kullanılır.

    Yağan yağmur sene yele yetmez : Mart ayına mahsus sözlerden. Çok rüzgar olduğundan yağan yağmuru savurur, kurutur anlamında.

    Yağmur yağsa yaş değmez, dolu (döğüş) olsa tas değmez : Her türlü tehlike ve kazadan emin durumda.

    Yavan tarhana : Sevimsiz, biçimsiz, tatsız kişi.

    Yedik içtik, yüzden düştük : Başkasının evinde yiyip içtikten sonra kalkıp gidenlerin şaka olarak söyledikleri bir söz.

    Yeldim yeldim yele verdim, emeklerimi sele verdim : Uğraştım çabaladım, bütün emeklerim boşa gitti.

    Yılanı sen tuttun, gözüne ben bakayım : İşin tehlikesine sen atıl, faydasını ben göreyim.

    Yüreği kalak kalak yağ bağlamak : İçine katmerli neşeler dolmak, büyük bir iç ferahlığı duymak.

    Yüzüne gül suyu : Affedersiniz iğrendirici bir şey söylüyorum. (Dinleyenin yüzüne gülsuyu ve kolonya serpen bir nezaket anlatımıdır.)

    Zabın alıcısı : Hep aciz ve zavallı kimseleri hırpalayan.

    Zembil zümbül demeden bağı kesip kurtulmak : İkide birde küçük meselelerle rahatsız olmaktansa işi temelinden yoluna koymak.

    Zubbu zeytin meydanda kalmak : Ortada tek başına kendisi kalmak, etrafında hiç kimse kalmamak.

     
    Bugün 43 ziyaretçi (68 klik) kişi burdaydı!


    Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
    Ücretsiz kaydol