Gaziantep Muzesi2

Sakçagözü, Gaziantep-Adana karayolunun 50. km’sinde yer alan Geç Hitit
döneminin, önemli merkezlerinden birisidir. Sakçagözü’nden 3 km. kuzeye doğru
gidildiğinde kazıların yapıldığı alana ulaşılır. Sakçagözü (Coba) Höyük,
1907-1912 yılları arasında John Garstang, 1949 da Seten Llyoyd tarafından
kazılmıştır. Kazılarda M.Ö.1. binin ilk çeyreğine ait Geç Hitit krallık çağına
ait kent açığa çıkarılmıştır. Hitit dönemine ait yapılar, şehri çevreleyen
surlar, saray kalıntıları, yapıları süsleyen ortostatlar ortaya çıkartılmıştır.
Ayrıca Hitit üslubundaki eserler, süslü kabartmalar ve heykelcikler de
bulunmuştur. Saray girişinde iki kapı aslanı heykeli, sphenks kabartması ve
yanındaki ortostatlar üstünde kuş adamlar ve tanrısal figürler bulunmaktadır.
Diğer ortastatlarda ise, aslan avı, kuş ve yelpaze tutan figürler işlenmiştir.
Bulunan eserler Berlin as Vorderasiatische Museum, Ankara Anadolu Medeniyetleri
Müzesi ve İstanbul Eski Şark Eserleri Müzesinde sergilenmektedir.
Sakçagözü’nün kuzeydoğusundaki mezarlığa ilişkin “Kesikbaş” efsanesi 77 den
77”ye halkın dilindedir. Ayrıca bölgede 1900’ lü yılların özelliklerini taşıyan
“Hurşit Ağa Konağı” adıyla bilinen tarihi bir binada bulunmaktadır.
CINCIKLI ÖRENYERİ

Gaziantep’in İslahiye ilçesine bağlı Altınüzüm(Boğaziçi) beldesinde bulunan
Cıncıklı Ören yeri ana yoldan 500 m. kadar içeride Amanos dağlarının kalkar
yapılı eteklerinin sona erip, ovadaki bazalt kesimin başladığı hat üzerinde yer
almaktadır. Buraya yüzeyde çok miktarda mozaik taşı görüldüğünden yöre halkı
tarafından “Cıncıklı” adı verilmiştir. Cıncıklı ören yerinin çevresinde bazalt
taşlardan yapılmış bir çok yapı kalıntısı mevcut olmasına rağmen bunların ne tür
yapılar olduğu tam olarak anlaşılamamıştır.
Bu yapıların içerisinde boyut olarak en büyüğü, duvarları yaklaşık 0.50-0.70 m.
yükseklikte kalabilmiş olan kilisedir. Uzunluğu 28 m. genişliği ise 15 m. olan
kilisenin apsisi uzun tarafta olup, nef ayrımı bulunmamaktadır, ayrıca yanlardan
iki girişi bulunmaktadır. Ortadaki yarım elips biçimli, bozulmuş harçlı taban
ise Bema’nın bulunduğu yerdir. Apsis, salondan bir basamak yüksek olup, iki
yanında Diakonikon ve Martyrion bölümleri yer almaktadır. Tüm bu alanlardaki
döşeme mozaikli olup, salon kısmındaki tabana zürafa, fil,ayı,kaplan gibi
bölgeye yabancı hayvanlar ile kuş ve bitki motifleri serpiştirilmiştir. Apsisin
içinde, geometrik şekiller arasına yerleştirilmiş dinsel anlamlar taşıyan hayvan
figürleri yer almaktadır. Diakonikon ve Martyrion ile muhtelif yerlerde, panolar
içinde Grekçe ve Süryanice yazıtlar görülmekte, bunlar bazen tek dilli bazen
çift dilli olarak izlenmektedir. Özellikle Süryanice yazıtlar Gaziantep
yöresinde ünik örnekler olması açısından çok önem taşımaktadırlar. Yazılı
mozaikler ilk paleografik tespitlere göre en erken M.S. 7-8 yüzyıllara
tarihlenmektedir.
Günümüzde koruma amaçlı olarak üzeri toprakla kapalı olarak tutulan Cıncıklı
ören yerinde, önümüzdeki yıllarda yapılacak olan kazı çalışmaları ve çevre
düzenlemesi ile bölge turizmi açısından önemli ziyaret yerlerinden birisi haline
gelecektir.

Gaziantep Yavuzeli İlçesinde bulunan Dolmen mezarları, Yavuzeli-Araban
yolunun batısında, biri Ballık Köyünde diğerleri ise Küçük Karakuyu Köyünün
sınırları içerisinde bulunmaktadır. Yöre köylüleri tarafından “gavrikul (delikli
taş)” olarak adlandırılan dolmen mezarları yaklaşık 650m. yükseklikten
başlayarak 850 metreye kadar arazideki yayılımlarını sürdürmektedir.
Dolmenlerin yayıldığı bu coğrafi alan Karadağ’ın eteklerindeki kireçtaşı
tepeliklerdir. Kalker yapılı arazide yapılan çalışmalar sırasında toplam 26 tane
dolmen mezar tespit edilmiştir. Gaziantep dolmenlerinde ayakta kalan parçalar
daha çok yan yana konulan iki blok taş ve bunların üstündeki bir blok taş olmak
üzere üç adet yassı blok taştan ibarettir. Dolmenlerin içi taşlarla
doludur.Dolmenlerden birinin ölçüleri yükseklik:1.90m uzunluğunda 3.40m eni
2.20m.dir.
Gaziantep dolmen mezarlarının mimarisine baktığımızda, Adıyaman Kargalı
dolmenleri gibi dörtgen podyum üzerinde, dolmen örtüsünün biçimi ve oda biçimi
ile taşların kabalığı, boyutları açısından Levant bölgesinin Akdeniz özelliğini
taşımakta, İsrail dolmenleri ile de benzerlikler göstermektedir. Bu eserlerin
Levant dolmenleri gibi, Bronz Çağı toplumlarınca yapıldığı sanılmaktadır.